Kedi Nezlesine Ne İyi Gelir?

Bakımınıza ihtiyaç duyan evcil hayvanlarınız zaman zaman hastalanabilir ve size daha fazla ihtiyacı olduğu dönemler yaşayabilirler. Kedilerde görebileceğiniz en sık hastalıklardan biri kedi nezlesidir. Özellikle yavru kedilerin doğumundan sonraki birkaç ayda bağışıklık sistemleri yeterince güçlü olmadığı için hastalanmaları daha olasıdır. Kedinizin bakım vereni olarak bu durumu önceden fark etmeniz ve gerekli adımları uygulamanız hem kedinizin konforunu artıracak hem de nezle ilerlemeden kontrol etmek sizin için daha iyi olacaktır. Kedi nezlesinin belirtilerini ve sizin neler yapabileceğinizi bu yazı ile öğrenebilirsiniz.

Kedi nezlesinin en büyük nedeninin bağışıklık sistemindeki zayıflık olduğunu bilmelisiniz. Bu nedenle yavru kedilerdeki bakıma daha dikkat etmek gerekir. Kedinizde aşağıdaki belirtiler başlamışsa ve bir süredir devam ediyorsa zaman geçmeden doğru yöntemleri uygulamak, gerekirse hemen veteriner hekime götürmeniz önemlidir:

  • Hapşırık
  • Burun akıntısı (zamanla sarımsı renkte olur ve koyu kıvama gelir.)
  • Ağız yaraları/ kızarıklıkları
  • Gözde çapaklanma/ akıntı
  • Öksürük nöbetleri
  • İştahsızlık
  • Kusma
  • İshal
  • Halsizlik

Yukarıdaki belirtilerle başlayan ve tedavinin geciktiği durumlarda ilerleme gösteren kedi nezlesi kısa sürede müdahale gerektirir. Özellikle solunum yolu enfeksiyonu kedilerde göz ve burun akıntısı, hapşırık ile kendini gösterir. Bu enfeksiyona neden olan parazitler ilerleyen süreçlerde ilaç tedavisini kaçınılmaz kılar. Özellikle bakteriler, mantarlar ve bazı virüsler kedi nezlesine sebep olabilecek etkenlerdir. Kedi nezlesi her hayvan için ortak bir antiviral ilaç olmadığından kendi kedinize göre tedavi protokolü için veteriner hekime danışmak önemlidir.

Kedi nezlesine sebep olabilecek etkenler ne yazık ki kolay bir bulaş yoluna sahiptir, aynı kaptan mama yeme, su tüketme, aynı kum kabını kullanma gibi basit yollarla bile bulaşabilir. Kedinizde bu belirtileri görürseniz öncelikle onu izole etmeniz gerekir. Sokak kedilerindeki nezle, diğer kedilerle bir arada olmaları nedeniyle bulaş ihtimalini arttırır. Bu durumda yapmanız gereken en önemli yardım, belirti gösteren bir kediyi sevdikten sonra diğer kedileri sevmeden önce hasta kediye temas ettiğiniz bölgelerinizi temizlemenizdir. Evinizde beslediğiniz kedi sayısı birden fazla ise ve aralarında bu şekilde kedi nezlesi belirtisi gösteren kediler varsa yine hasta olan kedinizi izole etmelisiniz. Kedilerinizin mama ve su kabını ayırmalısınız.

Kedinizin, kedi nezlesini en kısa sürede atlatmasına yardımcı olmak ya da hiç yaşanmaması için önlem almak amacıyla çeşitli takviyelerden yararlanabilirsiniz. Örneğin kediler için önemli bir aminoasit olan lizin, hem viral etmenlere karşı kedinizin bağışıklığını sağlamlaştıracak hem de hastalığı daha kolay atlatmasına yardımcı olacaktır. Ya da multivitamin takviyeleriyle beslenmesini daha sağlam hale getirerek yine kedinizin bağışıklık sistemini güçlendirmiş olacaksınız. Hayvanın yaşlı olması, kronik bir başka rahatsızlığı olması, yavru olması gibi nedenler kedi nezlesi için farklı tedavi gerekliliklerini doğurur. Bu nedenle her kedi nezleyi farklı şiddette geçirebileceği gibi doğru teşhis ve tedavi veteriner hekimlerince yapılabilir.

Veteriner Hekimlikte Sinbiyotik Ürünlerin Önemi

Sinbiyotikler

Sinbiyotikler, prebiyotikler ve probiyotiklerin bir arada bulunmasını sağlayan önemli besin türlerinden birisi olarak tanımlanır. Sinbiyotik biçiminde alınınca probiyotik yapısında olan mikroorganizmalar hayatta kalma sürelerinin uzaması ve kolonlar içerisinde daha organize yerleştikleri konusunda kanıtlar söz konusudur. Örneğin; ev ortamında yapılan turşular, ev ortamında yapılan kefir, evde yapılmış zeytinyağı, yoğurt, boza, soya, fermente, tarhana, kimchi ve sauerkraut gibi besin ürünler sinbiyotik ürünlere birer örnektir.

Probiyotik gıdaların insan sağlığına müthiş etkilerinin olmasından, farklı olarak gastrointestinal sistemler ve bağışıklık sistemleri üstünde birçok olumlu etkisi ve emosyonel psikoloji üzerinde birçok katkısı söz konusu olduğundan, günümüzde birçok hastalık ve rahatsızlığın giderilmesini için tedavi araçları olarak görülmektedir. Birçok hastalığın tedavisinde bu ürünler her geçen gün git gide artıyor. Bağırsaklar üzerinde probiyotikler oldukça fazla etkiye karşı hassas bir yapıya sahiptir ve basit bir şekilde tahribata uğrayabilirler.

Bu sebepten ötürü destelenmesi gereken yapılara sahiplerdir. Doğal ve sağlıklı beslenebilmek adına prebiyotik ve probiyotiklere ihtiyaç duyulur. Tüketim alışkanlıkları içerisinde yer alan bu probiyotikli yiyeceklerden biri de yoğurttur. Bunun dışında, kefir gibi süt ürünleri ve ev yapımı turşular da doğal prebiyotik ürünlerdir. Bu ürünlerin tüketimi konusunda bilinçli yaklaşım sergilenmelidir.

Şimdi sizlere kedi ve köpekler için kullanılması gereken önemli ürünlerden biri olan Synbıocure hakkında bilgiler vereceğiz. Bu ürün sayesinde minik dostlarınızın bağışıklık sistemi daha düzgün çalışacak ve besin sindirimi konusunda rahatlayacaklar.

SynbioCure

İçerisinde bulunan ‘’enkapsüle Lactobacillus acidophilus CECT 4529 – Enterococcus faecium NCIMB 10415 suşları köpek ve kedilerde bilimsel olarak kanıtlanan etkilerinden bahsedeceğiz;

  1. Disbiyozisi etkisiz hale getirir, bağırsaklarda rahatlama sağlayıp kolonizasyon oluşumu sağlar.
  2. Sindrimin düzenlenmesine yardımcı olur ve karaciğerleri temizler.
  3. Besin maddelerinin içerisindeki vitamin ve minerallerin emilimini kolaylaştırır ve kilo konusunda düzenleyici bir etkiye sahiptir.
  4. Yangısal bağırsak rahatsızlıkları ve ishal gibi tedavisinde aktif bir düzenleyicidir.
  5. Sindirim sistemini düzenler ve gastrit ve Abdominal krampları engeller. Ayrıca Clostridium spp ve E.Coli ishallerinin oluşmasına engel olur. Bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardım eder ve patojenleri yok eder.
  6. Dopamin ve Serotonin üremesi konusunda destekleyicidir ve psikolojik problemlerin ve duygu durumlarının dizginlenmesini sağlar. Bunun dışında antioksidan etkileri mevcuttur.
  7. LDL Kolesterol etkilerini zayıflatır ve dermal bariyer etkilerini güçlendirir. Kemoterapi, antibiyotiklerin olumsuz etkilerini ortadan kaldırır.
  8. Plazma endotoksin Konsantrasyonun düşmesine yardımcı olur ve Alyuvarlara karşı dirençlidir. İçerisinde yer alan karnitin ve tualin gibi maddeler ile kalp sağlığına yardım eder.

İnülin Kaynaklarından Biri Olarak Kullanılan Sinerjik Etki Sağlayan Orafti Synergy1, Orafti GR100,  Orafti HP ve Orafti HPX;

  • Kilonun kontrol altına alınmasını sağlayıp, kolesterolün dengelenmesine yardım eder.
  • Sindirim sisteminin güçlenmesine ve bakterilerden korunmasında etkilidir ve iyi huylu bakterilerin üremesine ve yaşamasına olanak tanır.
  • Bunun dışında bu ürün Patentli bir üründür ve bağırsaklardaki Kalsiyum emilimi konusunda %20 artış sağlar.

Bütün bakteriler en kapsüle edilmiş, böylelikle sindirim sisteminden başlayıp kolona kadar herhangi bir tahribata uğramadan ilerleme sağlayıp, kolon bölgesinden açılma sağlanarak etki göstermektedir.

Kedi ve Köpekleri İçin Güçlendirilen Formül

  1. Yoğun bir biçimde Lactobacillus acidophilus CECT 4529 ve Enterococcus faecium NCIMB 10415 kaliteli ve patentli inülin içerir. Ayrıca Taurin ve karnitin içerir ve kalp sağlığına yardımcı olur.
  2. Bütün bakterilerin en kapsüle edilmesiyle birlikte, etki ortamına sahip olan kalın bağırsaklara kadar herhangi bir bozulma duruma yaşamadan ilerlemektedir.
  3. Ülkemizdeki ilk defa Enterococcus Faecim dışında köpek ve kedi metabolizmaları için oldukça önemli bir işleve sahip olan Lactobacillus Acidophilus yüksek etki spektrumu sağlanabilir.

SYNBIOCURE Yararları Nelerdir?

  1. Bağışıklığı artırır ve destekler.
  2. Böbrek ve karaciğer sağlığını korur.
  3. Sindirim sisteminin düzenlenmesine katkı sağlar.
  4. Kalp ve damar sağlığını koruma altına alır
  5. Davranışsal ve Psikolojik sağlık üzerinde olumlu etkiler yaratır.

Köpekler İçin SYNBIOCURE;

İçeriğinde Lactobacillus Acidophilus CECT 4529 Enterococcus Faecium NCIMB 10415 İnülin Orafti GR100, Orafti HP, Orafti HPX ve L-Karnitin bulunur.

Kullanım biçimi; Köpeklerde günlük olarak bir şase gıda içerisine eklenip kullanılmalıdır.

Güneş ışığından uzakta, kuru ve serin bir yerde korunması gereken bir üründür. 30×2 net bir ağırlığa sahiptir. Şaseler içerisinde toplamda 60 gr ağırlığa sahiptir. Üretildikten itibaren 2 yıl içinde tüketilmesi gerekir.

Kediler İçin SYNBIOCURE;

Lactobacillus Acidophilus CECT 4529 Enterococcus Faecium NCIMB 10415 İnülin Orafti GR100, Orafti HP, Orafti HPX ve Taurin bulunmaktadır.

Kullanım biçimi; Kedilerde günlük olarak bir şase gıdanın içine eklenerek tüketilmelidir. Güneş ışığından uzakta, kuru ve serin bir yerde korunması gereken bir üründür. 30×2 net bir ağırlığa sahiptir. Şaseler içerisinde toplamda 60 gr ağırlığa sahiptir. Üretildikten itibaren 2 yıl içinde tüketilmesi gerekir.

 

 

Koruyucu Hekimliğin Önemi

Koruyucu hekimlik, bir hastalık ortaya çıkmadan evvel alınacak önlemlerin tamamıdır. Hayvanlarda infeksiyöz ya da zoonoz hastalıklar ortaya çıkmadan evvel tedbirler alınır. Özellikle çiftlik hayvanlarında koruyucu hekimlik kapsamında seri tedbirler alınır. 

Bu kapsamda alınan tedbirler antiparaziter ilaç kullanılması; viral, bakteriyel ve fungal etmenlere karşı spesifik aşı uygulanması gibi süreçleri içine alır.  Hayvanlarda vücutta ortaya çıkan enfeksiyon zamana bağlı olarak doku ve organlar üzerinde yıkılanıma etkisi yaratır. Bu durum sonrasında bağ dokular hücrelerin yerini alır.

Enfeksiyon atlatıldığında ya da tedavi edildiğinde dahi organ ve dokunun normal potansiyeline ulaşması uzun sürebilir. Bazı hayvanlarda organ ya da doku eski potansiyeline hiçbir zaman ulaşamayabilir. Buna ek olarak mevcut hastalık sebebiyle hayvan kayıpları artabilir. Tedavi giderleri yüksek olabilir ya da hayvanlarda iş gücü kaybı ortaya çıkabilir. Bu durum koruyucu hekimliğin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

 Koruyucu Hekimlik Neleri Kapsar?

Koruyucu hekimlik bir hastalık ortaya çıkmadan evvel gerekli önlemlerin alınmasıdır. Veteriner hekimlikte koruyucu hekimlik uygulamaları çok önemlidir. Özellikle bulaşma potansiyeli çok yüksek olan hastalıklar için ortaya çıkma ve yayılmaya yönelik önlemlerin önceden alınması koruyucu hekimliği temel amaçları arasında yer alır.

Koruyucu hekimlikte hayvanların sık yakalandığı hastalıkların bulaşmasına ve yayılmasına fırsat vermeden önleme amacı vardır.  Bir hastalığın yayılmasını engellemek ortaya çıktıktan sonra tedavi edilmesinden çok daha etkili bir hekimlik davranışıdır.

Bu uygulamalar sayesinde tek bir hayvanın kurtulmasıyla birlikte risk grubu içinde çok sayıda canlının sağlığı güvence altına alınır. Koruyucu hekimlik çok uygun bütçelerle etkili ve geniş kapsamlı önlemlerin alınmasını sağlar.

Koruyucu hekimlik kapsamı şu şekildedir;

  • Aşılama:Koruyucu hekimlikte en önemli araçlardan biri aşılamalardır. Dönemsel ya da genel olarak hayvanlara bulaşabilecek hastalıklara karşı spesifik aşılama çalışmaları koruyucu hekimlik uygulamaları arasındadır. Aşılama yapılması hastalığın tedavisinden daha uygun maliyetli ve zaman açısından daha avantajlı olacaktır.
  • İç ve Dış Parazit İlaçlama Çalışmaları: Hayvanlarda koruyucu hekimlik uygulamaları içinde ilaçlama çalışmaları önemli bir yer tutar. İç ve dış parazitler hayvanlarda hastalık oluşumu ve yayılmasında büyük pay sahibidir. Bu yüzden dönemsel bazı ilaçlama çalışmaları veteriner hekimler tarafından yapıldığında hastalıklar önlenebilir.
  • Beslenme Düzeni: Hayvanların hastalıklara yakalanmasında önemli bir unsur da beslenme düzeninin yetersiz olmasıdır. Yeterli şekilde beslenmeyen hayvanların bağışıklık sistemi zayıflar. Buna bağlı olarak vücut hastalıklara karşı savunmasız hale gelir. Veteriner hekimlikte koruyucu hekimlik uygulamalarında beslenme düzenine önem verilmelidir. Hayvanlara takviye gıdalar veteriner hekim kontrolünde verilebilir.
  • Yaşam Şartlarının İyileştirilmesi: Hayvanlarda yaşam şartları stres getirebilir. Bu durum bazı hastalıklara yol açabilir. Bu yüzden evde bakılan ya da toplu olarak bakılan hayvanlarda yaşam şartları düzenlenmeli ve iyileştirilmelidir.
  • Temizlik: Hayvanlarda temizlik yapılmadığında ve hijyen sağlanmadığında hastalıklar kolayca yayılabilir. Profesyonel bir yaklaşımla yürütülen temizlik çalışmaları önemli koruyucu hekimlik uygulamaları arasında yer alır.
  • Düzenli Check-Up: Koruyucu hekimlik kapsamında hayvanlar düzenli olarak veteriner hekimlere görünmelidir. Düzenli olarak yapılan check-up sayesinde mevcut hastalıklar erken dönemde belirlenebilir. Böylece tedavi daha kısa ve daha hızlı olacaktır. Ayrıca bazı hastalıkların risklerine karşı erken dönemde önlem alınabilir.

Veteriner Hekimlik ve Koruyucu Hekimlik

Bir evcil hayvan sahiplenmeye ya da hayvan bakmaya karar verildiğinde öncelikle bir veteriner hekimden destek alınmalıdır.  Hayvanların bakımı büyük bir sorumluluk istemektedir. Bu yüzden veteriner hekimler hayvanların yaşadığı bölgeye göre ortaya çıkabilecek hastalıklar, yaşam şartları ve muayene programlarına göre aşılama programları belirler. Böylece birçok hastalığa karşı koruyucu hekimlik desteği alınabilir.

Veteriner hekimler hayvanlar için beslenme tavsiyesi, diyet tavsiyesi, stres kaynaklarının belirlenmesi ve ortadan kaldırılması gibi birçok konuda hayvan sahiplerine yardımcı olur.  Böylece ilerleyen dönemde evcil hayvanlarınızda görülebilecek beslenme ya da stres kaynaklı hastalıklara koruyucu hekimlik kapsamında engel olabilirsiniz.

Evlerde bakılan hayvanlar için en önemli tehlikeler arasında viral, bakteriyel ve paraziter hastalıklar geliyor. Bu durumda hem hayvan hem de kendi sağlığınız için koruyucu hekimliğe başvurmalısınız. Burada devreye aşı uygulaması ve parazit tedavisi girer.  Ortalama 2 aylıkken hayvanlarda aşılama çalışmaları başlayabilir.

Düzenli aralıklarla yapılan aşılar, düzenli muayene ve sağlık kontrolleri veteriner hekimlikte koruyucu hekimlik uygulamalarının bir parçasıdır. Böylece küçük dostlarınızı hastalıklara karşı koruyabilirsiniz.  Küçük dostlarımızın hastalıklardan korunmasında uzman bir hekimden yardım alabilirsiniz. Ayrıca sokak hayvanları için de aşı, üreme kontrolleri gibi projelerin yürütülmesi koruyucu hekimlik kapsamında sosyal sorumluluktur.

Koruyucu Hekimlik ve Tedavi Maliyeti İlişkisi

Koruyucu hekimlik uygulamaları hayvan sahipleri için uzun vadede çok ekonomik bir yöntemdir. Çünkü bir hastalığın hayvana bulaşması ve birden fazla hayvana yayılması tedavi, bakım masraflarını en üst seviyeye çıkarır. Bu durumda tedavi maliyetleri karşılanması zorlaşabilir.

Koruyucu hekimlik uygulamalarının gerçekleştirilmediği bir ortamda hastalık tedavisi hem hayvan hem sahip hem de veteriner hekim için uzun zaman alabilir. Bu yüzden zaman maliyeti açısından da koruyucu hekimlik çok önemli bir durumdur. Veteriner hekimlikte koruyucu hekimlik uygulamaları her zaman ekonomiktir.

Veteriner Hekimlikte Tedavi Destekleyici Ürünlerin Kullanımının Önemi

Veteriner hekimlikte birçok hastalığın ve tedavinin yanında destekleyici ürünler kullanılır. Veteriner hekimlerin tedavi sırasında kullanacağı ilaçlarla ilgili tüm resmi düzenlemeler Veteriner Tıbbi Ürünler Hakkında Yönetmelik kapsamında uygulanmaktadır.

İnsanlar çok eski çağlardan bu yana çeşitli hastalıkların tedavisinde bitkisel yöntemler kullanmaktadır. Günümüzde ise tedavilerde bitkisel ürünler tedavi destekleyici ürün kapsamında kullanılmaktadır. Hayvanlarda yaşanan hastalıklarda da tedavi sürecinin başarılı olması adına destekleyici ürünlere başvurulur.

Bitkiler sağlık için sayısız yararı olan canlılardır. İlkel çağlardan bu yana insanlar alternatif tedavi seçenekleriyle en yaygın hastalıkları iyileştirmeyi başarmıştır. Hayvanlar doğada kendi vücutlarına olumlu etkisi olan bazı bitkileri dahi içgüdüsel olarak kullanmaktadır. Veteriner hekimler de tedavi sürecinde hayvanın durumuna göre farklı destekleyici ürünleri önermektedir.

Veteriner hekimler öncelikle hayvanı detaylı olarak muayene eder. Fiziki muayene sonrasında ileri muayene teknikleri olan röntgen,  kan, idrar,  dışkı tahlili gibi yöntemler kullanılır. Tespit edilen hastalığa göre bir tedavi planı uygulanır. Veteriner hekimlik alanında da gelişmiş tıp uygulamaları söz konusudur.

Belirli hastalıkların tedavisinde hekimler takviye edici gıdalara ya da ürünlere başvurabilir. Bu ürünleri ana tedavi unsuru olarak kullanmak yerine tedavinin başarısını arttıracak yardımcı takviyeler olarak kullanmak gerekir.

Veteriner Hekimlerde Destekleyici Ürünler Neden Kullanılmalı?

Sağlık alanında birçok uzman hastalarının tedavi sürecini daha konforlu geçirmesi, tedavi süresinin kısalması ve tedavinin başarılı olasılığının artması adına destekleyici ürünlere başvurur. Veteriner hekimlik alanında da destekleyici ürün kullanım avantajları şu şekilde sıralanabilir;

  • Hayvanlarda ağır hastalıkların tedavisinde hastalığın ve tedavi sürecinin getirdiği yaşam konforunu bozan bazı durumlar vardır. Destekleyici ürünler hayvanların hastalıkların sorunlarını en hafif şekilde atlatmasına yardımcı olur.
  • Ağır hastalıklar insanlarda olduğu gibi hayvanlarda da hem ruhsal hem de fiziksel olarak olumsuz etkiler ortaya çıkarır. Tedavi sürecinde fiziksel ve ruhsat etkileri en aza indirmek adına destekleyici ürünler kullanılır. Destekleyici ürünler hastalığın başından iyileşme tamamlanana kadar bir süreç içinde kullanılır.
  • Hayvanlarda görülen hastalıkların geleneksel tıbbi yöntemlerle tedavisine ek olarak destekleyici ürünler kullanılması hastalığın ortaya çıkardığı yan etkileri en aza indirecektir.
  • Hayvanların tedavi sürecinde bağışıklığını güçlendirmek, besin ihtiyaçlarını karşılamak ve düşük değerlerinin yükselmesini sağlamak adına tedavi destekleyici ürünler kullanılır.
  • Hayvanlarda vitamin eksikliğini ortadan kaldırır.
  • Doğru ürünün kullanılması tedavi sırasında hayvanın vücut direncini güçlendirecek ve vücudun hastalığa karşı daha etkili bir şekilde savaşmasını sağlayacaktır.

Veteriner Hekimlikte Tedavi Destekleyici Ürünler Nasıl Seçilir?

Veteriner hekimlerin tedavi sırasında kullanabileceği çok sayıda tedavi destekleyici ürün bulunmaktadır.  Tedavi destekleyici ürünleri seçerken belirli noktalara dikkat edilmesi gerekir;

  • Hayvanın Cinsi: Veteriner hekimlik alanında kullanılan ürünler her hayvan için uygun değildir. Bu yüzden tedaviyi destekleyici bir ürün seçerken hayvanın özelliklerini ve türünü dikkate alarak bir seçim yapılması gerekir.
  • Hastalık Türü: Her hastalıkta aynı destekleyici ürünleri kullanmak yanlış olur. Bu yüzden de veteriner hekimler hastalıkların tedavisinde kullandıkları destekleyici ürünleri hastalığın türüne göre seçmelidir. Doğru ürünler seçilmezse alternatif ürünün iyileşmeye bir etkisi olmaz.
  • Hastanın İhtiyaçları: Destekleyici ürünler tedavi sırasında vitamin eksikliği, yan etkileri azaltma, stresten koruma, bağışıklık güçlendirme gibi amaçlara kullanılır. Bu yüzden de veteriner hekimler hastanın ihtiyaçlarına göre seçim yapmalıdır. Hastanın tedavide ihtiyacı olan yönleri destekleyecek ürünler kullanılmalıdır.
  • Ürünün İçeriği: Destekleyici ürünler genel olarak bitkisel özlerden meydana gelmektedir. Veteriner hekimlik alanında kullanılan destekleyici tedavilerde ürünün içeriği de önemlidir. Veteriner hekimler ürünleri içeriğini inceleyerek tedaviye yardımcı olacak en doğru ürünü seçmelidir.

Veteriner Hekimlikte Tedavi Destekleyici Ürünler Ne Kadar Kullanılır?

Veteriner hekimlik alanında birçok hastalığın tedavisinde destekleyici ürünler kullanılmaktadır. Destekleyici ürünlerin tedavinin sadece bir bölümünde kullanılması çok yanlış bir yaklaşımdır. Hayvan tedavisi boyunca kullanılacak destekleyici ürünler de planlanmalıdır.

Destekleyici ürünler tedavi süreci boyunca kullanılır. Tedavinin ilk anından itibaren veteriner hekimin gözetiminde bu ürünler kullanılır.  Tedavi tamamlandığında ve tam iyileşme gerçekleştiğinde tedavi destekleyici ürünlere son verilebilir. Tedavi sonrasında bir süre daha veteriner hekimin yönlendirmesiyle destekleyici ürünlerin kullanımı sürebilir.

Ürünlerimiz hakkında detaylı bilgi almak için https://yenicagecza.com/renafelin/ adresini ziyaret edebilirsiniz.

Hayvan coronavirüsleri, gündemdeki insan coronavirüsleri hakkında bize neler söyleyebilir?

Dünya sürekli yeni hastalıklar ile tanışıyor. Çok genel bir tahminle, insanlarda her 8 ayda bir yeni bir hastalığın ortaya çıktığı söylenebilir (bu sayı hayvanlar arasında daha fazladır).

2008 yılında Bileşik Krallık Hükümeti “Geleceğe Bakış Programı” kapsamında, ortaya çıkabilecek yeni ve kritik hastalıkların tehdit potansiyellerini araştırmıştır.1,2 Özellikle ciddi olduğu değerlendirilerek 8 kategoriye ayrılan bu hastalıklar arasından 3 tanesi, mevcut SARS-CoV-2 (severe acute respiratory syndrome coronavirus-2; şiddetli akut solunum sendrom coronavirüsü-2) pandemisine işaret etmekte idi (bu 3 kategori: yeni hastalıklar, zoonoz enfeksiyonlar ve akut solunum sistemi hastalıkları başlıklarını taşıyordu).1 Global seyirli hastalıkların başarı ile kontrol altına alınabilmesi bir dizi faktöre bağlıdır. En yaygın doğal kontrol altına alma mekanizması, popülasyondaki yeterli sayıda bireyin infeksiyona karşı bağışıklık kazanması ile gerçekleşir (sürü ya da kitle bağışıklığında olduğu gibi). Ancak unutulmamalıdır ki patojen organizmanın mutasyona uğraması (influenza virüslerinde sık sık olduğu gibi) ya da konakçı bağışıklığının baskılandığı durumlarda, sürü bağışıklığı mekanizması gerçekleşemez. Sürü bağışıklığını bireyleri aşılayarak hızlandırmak mümkündür. Ancak yeni bir hastalık söz konusu olduğunda; bu aşıları geliştirmek, ön testlerini yapmak ve organizasyon kurarak etkin bir aşı üretimine başlamak, salgının ilk dalgasını kırabilecek kadar kısa sürede yapılamaz. Dolayısıyla, şu an SARS-CoV-2 salgını ile karşı karşıyayız ve hastalığı öngörülere dayanan ancak bilinçli kararlar vererek kontrol altına almak zorundayız. Bu yüzden virüsün patolojisini, epidemiyolojisini, viral saçılma modellemelerini ve konakçı dışına çıkan virüsün hayatta kalma özelliklerini anlamamız gerekiyor.

Coronavirüsler

Coronavirüsler zarflı, tek-sarmallı ve pozitif kutuplu RNA virüsleridir. İnsan, çiftlik hayvanları ve pet hayvanları gibi geniş çeşitlilikte canlı türlerini enfekte edebilirler. Bu virüsler nokta mutasyonları ve rekombinant olayların kümelenmesi sayesinde hayat bulan sıra dışı bir genetik esnekliğe (plastisite) sahiptir. Bu genetik varyasyon kudreti virülansın artması, farklı dokulara tutunabilme ve/veya geniş bir konakçı dağılımına sahip yeni viral suşların ortaya çıkmasından sorumludur. Günümüzde coronavirüsler, Alfacoronavirüs, Betacoronavirüs, Gammacoronavirüs ve Deltacoronavirüs (Kutu 1) olmak üzere 4 cins altında klasifiye edilir. Birçok alfa ve betacoronavirüsler yarasalardan köken alırken; gamma ve deltacoranavirüsler daha çok kuşlardan köken alma eğilimindedir. Coronavirüslerin ilk kez ortaya çıkışının MÖ 8000 yıllarında olduğuna dair bir tahminde bulunulsa da bazı modellemelere göre yarasa ve kuş türleri ile uzun sürelerden beri birlikte yaşadığına dair deliller nedeniyle, 55 milyon yıl öncesinde ortak atalarının bulunduğu düşünülmektedir.3 O yıllardan bu yana düzenli olarak yeni coronavirüsler ortaya çıkmıştır ki bunların önemli bir bölümünün ortaya çıkışı geçtiğimiz yüzyılda meydana gelmiştir. Örneğin sığır coronavirüsü ile köpek respiratorik coronavirüsünün 1950’li yıllarda ortak bir atadan ayrılarak ortaya çıktığı4, SARS-CoV’un ise 1986 yılında bir yarasa coronavirüsünden köken aldığı bilinmektedir.

Köpek respiratorik coronavirüsleri (Canine respiratory coronavirus-CRCoV) SARS-CoV-2’ye benzer olarak, köpek respiratorik coronavirüsleri (CRCoV) de bir betacoronavirüstür ve etkenin keşfedilişinin hikâyesi gündemimizi oluşturan SARS-CoV-2 pandemisi ile bazı paralellikler gösterir. 2000’li yılların başlarında, Londra’daki bir köpek barınağında, bir dizi köpeğin ölümüyle sonuçlanan akut, bazen de perakut seyirli solunum sistemi hastalıkları izlendi. Salgın şeklindeki bu durumun neden bu kadar hızlı ve yaygın seyrettiği ve neden “kennel cough” aşısı yapılmış köpeklerin de hastalandığı sorularına yanıt bulmak için bir araştırma başlatıldı. Araştırma neticesinde mevcut duruma, genetik olarak alfacoronavirüs cinsine ait enterik köpek coronavirüsünden farklı yeni bir coronavirüsün (CRCoV) yol açtığı keşfedildi. Hem virüs hem de virüse karşı gelişen antikorlar için sırasıyla PCR ve ELISA teknikleri kullanılarak CRCoV için hızlı teşhis testleri oluşturuldu. Bu testler, hem barınakta yaşamakta olan hem de barınağa dışarıdan getirilen köpekler arasında hastalığın epidemiyolojisini anlamamıza yardımcı oldu. İlerleyen günlerde bu testler aracılığıyla diğer barınaklardaki hastalık durumunun ortaya konulması yanında hastalığın nasıl şekillendiği ve klinik önemi gibi bilgiler de elde edildi.7 CRCoV’un hem hava örneklerinde hem de köpek kulübelerindeki su kapları ile oyuncaklarda bulunduğu anlaşıldı. Virüsün bu tür yüzeylerden izole edilmesi beklenmedik bir durumdu. Bu yüzden barınaktaki temizlik işlemleri yeni biyogüvenlik önlemleri dâhilinde değiştirilerek virüsün barınaklar arasındaki enfeksiyöz yükünün düşürülmesi sağlandı.8 Köpeklerde CRCoV enfeksiyonu sırasında hem burun mukozaları hem de trachea’da hafif yangısal değişiklikler patolojik olarak izlenir.9 Solunum yollarındaki yüzeysel ciliar yapılarda da hasar şekillendiği; CRCoV ile enfekte tracheal organ kültürlerinde, hücrelerin lateks uzaklaştırma yeteneğini kaybettiğinin gözlenmesi ile anlaşıldı.10 Clialarda tespit edilen bu tür hasar, üst solunum yollarının hafif hastalanmasına yol açan respiratorik coronavirüs enfeksiyonları ile ortak bulgudur. Bununla birlikte, bu tür hasar, sekonder mikrobiyal enfeksiyonların hava yollarının daha derinlerine penetre olmasına ve daha şiddetli seyreden olgularda pnömoni gelişmesine aracılık eder.

Örneğin, yapılan araştırmalara göre CRCoV ile enfekte köpeklere, Bordetella bronchisepticum veya köpek mikoplazması ile deneysel inokülasyonlar yapıldığında klinik belirtilerin belirgin olarak şiddetlendiği ortaya kondu. Nitekim gerçek klinik vakalarda, başka bir enfeksiyon ile komplike olmamış CRCoV enfeksiyonlarının hafif seyrettiği ve çok hızlı çözüldüğü; ancak sekonder enfeksiyonların klinik belirtilerin şiddetlemesine yol açtığı belirlendi. Bu durum, mevcut SARSCoV-2 pandemisi için de geçerli olabilir

Hayvanlardaki diğer coronavirüsler;

CRCoV üzerine yapılan araştırmaların SARS-CoV-2 gibi yeni ortaya çıkan coronavirüsler hakkındaki anlayışımıza yapabileceği katkılara ek olarak, diğer hayvan coronavirüsleri ile ilgili araştırmalar da yararlı bilgiler sunabilir: • Kanatlıların enfeksiyöz bronşitis virüsü, ilk tanımlanmış coronavirüstür,11 ve halen dolaşımdaki diğer coronavirus suşlarının birçoğu ile kayda değer düzeyde genetik farklılığı söz konusudur. Diğer coronavirüslerde olduğu gibi aerosol yoluyla çok hızlı bulaşır ve etkili suşa göre değişmekle birlikte aşılanmamış sürülerde yüksek oranda mortaliteye (%60’dan fazla) yol açabilir. Etkili aşıları mevcuttur ki aşı geliştirme sürecinden elde edilen bilgiler, SARS-CoV-2’ye karşı yapılmakta olan aşı çalışmalarına temel oluşturabilir. • Son yıllarda, domuzların hemaglütinasyon yapan ensefalomyelitis virüsü ile epidemik domuz diyaresi virüsünün İtalya’da domuz sürüleri içinde sinsice dolaşmakta olduğu belirgin hale gelmiştir.12 Hatta bu iki virüsün, domuzların diğer bir coronavirüsü ile (bulaşıcı gastroenteritis virüsü) rekombinasyon oluşturduğuna dair deliller bulunmuştur. Bu bilgi, domuz popülasyonu içinde her an yeni virüslerin ortaya çıkabileceğini ve zorunlu takip çalışmalarının gerekli olabileceğini akla getirmektedir.

İnsanlarda SARS-CoV-2’nin teşhis edilmesi;

229E, NL63, OC43 ve HKU1 insan coronavirüsleri, hafif soğuk algınlığı belirtileri ile ilişkilidir. Bu 4 virüs, insan popülasyonu içinde sürekli dolaşım halindedir ve çoğunlukla tespit edilmeyen olgular halinde seyreder. Bu nedenle, SARS-CoV-2 için geliştirilen herhangi bir teşhis testinin, SARS-CoV-2’yi bu diğer koronavirüslerden doğru bir şekilde ayırt etmesi gerekir. Savunmasız insanların yeniden serbestçe dolaşmasına izin verebilecek stratejilerin geliştirilmesi sadece hassas testlerin yardımıyla mümkün olacaktır. SARS-CoV-2’li insanlar için spesifik bir antikor testi geliştirmedeki mevcut gecikme, diğer insan koronavirüslerine çapraz reaktiviteye zemin hazırlayabilir. Diğer taraftan, bu yakından ilişkili virüslerin bir miktar çapraz koruma vermesi de mümkündür ki bu durum, SARS-CoV-2’ye karşı bireyler arasında gözlenen duyarlılık farklılıklarını açıklayabilir.

Hayvanlarda SARS-CoV-2 enfeksiyonu;

SARS-CoV-2, 2019 yılının sonlarına doğru izole edilebildi. Ancak bu virusun hayvan rezervuarları hakkındaki bilgiler henüz çok netleşmedi. Spekülatif düzeyde birkaç hayvan türünün adı anılıyor olsa da, bir hayvanın insan enfeksiyonları için rezervuar olarak atanabilmesi ve buna bağlı stratejik adımların atılabilmesi ancak doğrulanabilir bilimsel kanıtlar ile mümkündür.13 Karıncayiyenlerin (pangolin) bu enfeksiyon için bir ara konak olabileceği ancak bir rezervuar olamayacağına işaret eden sınırlı kanıt vardır. Karıncayiyen betacoronavirüsü ile SARS-CoV-2 arasında bazı benzerlikler olması, SARS-CoV-2 için henüz tespit edilememiş rezervuarın bu hayvanlar olduğu yargısı için yeterli değildir. Bununla birlikte, SARS-CoV-2 ile yarasaların SARS-benzeri coronavirüsü (BAT-CoV RATG13) arasında %96 düzeyinde genetik homoloji tespit edilmesi, yarasaların rezervuar hayvan olduğu yönünde ikna edici bir kanıttır.14 Muhtemelen daha önemli sayılabilecek başka bir bilgi Çin’deki Harbin Veteriner Araştırma Enstitüsünden geldi. Burada yapılan araştırmada, kedi ve dağgelincikleri deneysel olarak SARS-CoV-2 ile enfekte edilmiş ve sonrasında virüsün, inoküle edilmiş kedilerden hiç inokülasyon yapılmamış kedilere bulaştığı ortaya konmuştur.15 Ancak, söz konusu çalışmada burun yolundan yapılan inokülasyonun çok yüksek dozda (105 plakoluşturucu ünite) gerçekleştirildiği ve benzer sonuçların doğal enfeksiyon koşulları için de geçerli olup olmayacağı belli değildir. Çalışmada kullanılan hem kedi hem de dağgelinciklerinde, viral replikasyon sadece üst solunum yollarında şekillenmiş, alt solunum yolu ve diğer organ sistemlerinde izlenmemiştir. Deneysel olarak burun içi inokülasyon uygulanan köpeklerde, virüsün zayıf düzeyde tutunabildiği; domuz, tavuk ve ördeklerin ise duyarlı olduklarına işaret eden bir kanıt bulunmadığı gösterilmiştir. ABD’deki Bronx hayvanat bahçesinde yaşayan 1 kaplan ile 5 aslanda SARS-CoV-2 enfeksiyonu tespit edildiğine yönelik son raporlar oldukça ilginçtir. Bu raporlar, kedilerin SARS-CoV-2 ile enfekte olabileceğini ve diğer kedilere de bulaştırabileceğini gösteren Harbin araştırmasını, sadece kediler arasındaki bulaşma yönünden değil, kedilerin virüsü insanlara da bulaştırma olasılığını gündeme getirmesi bakımından da dikkate almamızı sağlamalıdır. Dolayısıyla, bu olasılığı araştırmak için yeni deneysel ve sahaya yönelik epidemiyoloji çalışmalarının acilen desteklenmesi gerekmektedir.

Sonuç;

Coronavirüsler insan dâhil birçok canlı türünde dolaşım halindedir. Çok hızlı bulaşırlar (özellikle aeresol yoluyla) ve ciddi hastalık tablolarına yol açabilirler. RNA virüsü oldukları için hızlıca mutasyona uğrayabilirler ve hatta diğer coronavirüsler ile rekombine olarak yeni nesil virüslerin ortaya çıkmasına neden olabilirler. Ayrıca, domuz coronavirüslerinde -ve bir dereceye kadar SARS-CoV-2 pandemisinde- gözlemlendiği gibi popülasyonlar arasında sinsice yayılabilirler. Hayvan coronavirüsleri ile uğraşları neticesinde elde ettikleri uzun vadeli deneyimleri göz önüne alındığında veteriner hekimler; SARS-CoV-2’nin orijininin ve yayılımının daha iyi çözümlenmesi yanında, etkili aşıların ve antiviral ilaçların geliştirilmesine yönelik gelecekteki araştırmalara rehberlik etmeye yardımcı olacak yegâne konumdadırlar.

Joe Brownlie, Emeritus Prof., Royal Veterinary College, Hatfield, UK 

16.04.2020 tarihinde İngiltere’de yayınlan bilimsel makalenin Sn .Emekli Prof.Dr.Sırrı Avki hocamızın orijinal çevirisidir.