Veteriner Hekimlikte Tedavi Destekleyici Ürünlerin Kullanımının Önemi

Veteriner hekimlikte birçok hastalığın ve tedavinin yanında destekleyici ürünler kullanılır. Veteriner hekimlerin tedavi sırasında kullanacağı ilaçlarla ilgili tüm resmi düzenlemeler Veteriner Tıbbi Ürünler Hakkında Yönetmelik kapsamında uygulanmaktadır.

İnsanlar çok eski çağlardan bu yana çeşitli hastalıkların tedavisinde bitkisel yöntemler kullanmaktadır. Günümüzde ise tedavilerde bitkisel ürünler tedavi destekleyici ürün kapsamında kullanılmaktadır. Hayvanlarda yaşanan hastalıklarda da tedavi sürecinin başarılı olması adına destekleyici ürünlere başvurulur.

Bitkiler sağlık için sayısız yararı olan canlılardır. İlkel çağlardan bu yana insanlar alternatif tedavi seçenekleriyle en yaygın hastalıkları iyileştirmeyi başarmıştır. Hayvanlar doğada kendi vücutlarına olumlu etkisi olan bazı bitkileri dahi içgüdüsel olarak kullanmaktadır. Veteriner hekimler de tedavi sürecinde hayvanın durumuna göre farklı destekleyici ürünleri önermektedir.

Veteriner hekimler öncelikle hayvanı detaylı olarak muayene eder. Fiziki muayene sonrasında ileri muayene teknikleri olan röntgen,  kan, idrar,  dışkı tahlili gibi yöntemler kullanılır. Tespit edilen hastalığa göre bir tedavi planı uygulanır. Veteriner hekimlik alanında da gelişmiş tıp uygulamaları söz konusudur.

Belirli hastalıkların tedavisinde hekimler takviye edici gıdalara ya da ürünlere başvurabilir. Bu ürünleri ana tedavi unsuru olarak kullanmak yerine tedavinin başarısını arttıracak yardımcı takviyeler olarak kullanmak gerekir.

Veteriner Hekimlerde Destekleyici Ürünler Neden Kullanılmalı?

Sağlık alanında birçok uzman hastalarının tedavi sürecini daha konforlu geçirmesi, tedavi süresinin kısalması ve tedavinin başarılı olasılığının artması adına destekleyici ürünlere başvurur. Veteriner hekimlik alanında da destekleyici ürün kullanım avantajları şu şekilde sıralanabilir;

  • Hayvanlarda ağır hastalıkların tedavisinde hastalığın ve tedavi sürecinin getirdiği yaşam konforunu bozan bazı durumlar vardır. Destekleyici ürünler hayvanların hastalıkların sorunlarını en hafif şekilde atlatmasına yardımcı olur.
  • Ağır hastalıklar insanlarda olduğu gibi hayvanlarda da hem ruhsal hem de fiziksel olarak olumsuz etkiler ortaya çıkarır. Tedavi sürecinde fiziksel ve ruhsat etkileri en aza indirmek adına destekleyici ürünler kullanılır. Destekleyici ürünler hastalığın başından iyileşme tamamlanana kadar bir süreç içinde kullanılır.
  • Hayvanlarda görülen hastalıkların geleneksel tıbbi yöntemlerle tedavisine ek olarak destekleyici ürünler kullanılması hastalığın ortaya çıkardığı yan etkileri en aza indirecektir.
  • Hayvanların tedavi sürecinde bağışıklığını güçlendirmek, besin ihtiyaçlarını karşılamak ve düşük değerlerinin yükselmesini sağlamak adına tedavi destekleyici ürünler kullanılır.
  • Hayvanlarda vitamin eksikliğini ortadan kaldırır.
  • Doğru ürünün kullanılması tedavi sırasında hayvanın vücut direncini güçlendirecek ve vücudun hastalığa karşı daha etkili bir şekilde savaşmasını sağlayacaktır.

Veteriner Hekimlikte Tedavi Destekleyici Ürünler Nasıl Seçilir?

Veteriner hekimlerin tedavi sırasında kullanabileceği çok sayıda tedavi destekleyici ürün bulunmaktadır.  Tedavi destekleyici ürünleri seçerken belirli noktalara dikkat edilmesi gerekir;

  • Hayvanın Cinsi: Veteriner hekimlik alanında kullanılan ürünler her hayvan için uygun değildir. Bu yüzden tedaviyi destekleyici bir ürün seçerken hayvanın özelliklerini ve türünü dikkate alarak bir seçim yapılması gerekir.
  • Hastalık Türü: Her hastalıkta aynı destekleyici ürünleri kullanmak yanlış olur. Bu yüzden de veteriner hekimler hastalıkların tedavisinde kullandıkları destekleyici ürünleri hastalığın türüne göre seçmelidir. Doğru ürünler seçilmezse alternatif ürünün iyileşmeye bir etkisi olmaz.
  • Hastanın İhtiyaçları: Destekleyici ürünler tedavi sırasında vitamin eksikliği, yan etkileri azaltma, stresten koruma, bağışıklık güçlendirme gibi amaçlara kullanılır. Bu yüzden de veteriner hekimler hastanın ihtiyaçlarına göre seçim yapmalıdır. Hastanın tedavide ihtiyacı olan yönleri destekleyecek ürünler kullanılmalıdır.
  • Ürünün İçeriği: Destekleyici ürünler genel olarak bitkisel özlerden meydana gelmektedir. Veteriner hekimlik alanında kullanılan destekleyici tedavilerde ürünün içeriği de önemlidir. Veteriner hekimler ürünleri içeriğini inceleyerek tedaviye yardımcı olacak en doğru ürünü seçmelidir.

Veteriner Hekimlikte Tedavi Destekleyici Ürünler Ne Kadar Kullanılır?

Veteriner hekimlik alanında birçok hastalığın tedavisinde destekleyici ürünler kullanılmaktadır. Destekleyici ürünlerin tedavinin sadece bir bölümünde kullanılması çok yanlış bir yaklaşımdır. Hayvan tedavisi boyunca kullanılacak destekleyici ürünler de planlanmalıdır.

Destekleyici ürünler tedavi süreci boyunca kullanılır. Tedavinin ilk anından itibaren veteriner hekimin gözetiminde bu ürünler kullanılır.  Tedavi tamamlandığında ve tam iyileşme gerçekleştiğinde tedavi destekleyici ürünlere son verilebilir. Tedavi sonrasında bir süre daha veteriner hekimin yönlendirmesiyle destekleyici ürünlerin kullanımı sürebilir.

Ürünlerimiz hakkında detaylı bilgi almak için https://yenicagecza.com/renafelin/ adresini ziyaret edebilirsiniz.

Kedilerde Akne Sorunları

Akne sorunları insanlarda olduğu gibi birçok canlıda da yaşanan bir rahatsızlıktır. Kedilerde de akne şikayetleri yoğun olarak görülmektedir. Kedi aknesi genel olarak çene ve alt dudak kısımlarından başlar. Kıl foliküllerinin tıkanmaya başlamasından sonra sebum isimli yağa benzeyen yapıyla ortaya çıkar.

Kedilerde akne sorunu hayatlarının bir bölümünde ortaya çıkan dönemsel sorun olabilir. Ancak bazı kedilerde de bu sorun ömür boyu sürebilir.  Hayvanlarda akne alevlenme sıklığı ve şiddeti farklıdır.  Kedinizde akne sorunları yaşıyorsanız büyük olasılıkla bakteriyel enfeksiyon şikayeti de ortaya çıkacaktır. Yapılan araştırmalar kedilerde aknenin yaş, cinsiyet ve ırktan bağımsız olarak ortaya çıktığını belirtmektedir.

Kedilerde Akne Neden Olur?

Kedilerde akne nedenleri kesin olarak bilinmemektedir. Ancak genel olarak tüy bakımının düzenli ve etkili yapılmamasına bağlı olarak görülebilir. Bunun dışında kedinin cildindeki yağ üretimine bağlı da oluşabilir. Ayrıca kedinizin savunma sistemi fonksiyonlarında ortaya çıkan sorunlar da akne şikayetinin nedeni olabilir.

Bazı kedi sahipleri kedilerinin bakımını yanlış yapabilirler. Kedinizin akne gibi sorunlara yakalanmaması adına çok fazla bakımını yaparsanız yani çene kısmındaki tüyleri çok aşırı tararsanız akne sorunlarına davetiye çıkarırsınız.

Akne sorunlarına karşı mücadele edebilmek için bakımını aksatmamalı ve düzenli olarak veteriner hekim muayenelerinize gitmelisiniz. Böylece kedinizin yaşadığı akne sorunlarıyla mücadele edebilirsiniz.

Kedilerde Akne Tanısı Nasıl Konur?

Kedilerde akne tanısı konması için öncelikle hastalık geçmişinin bilinmesi gerekiyor. Ayrıca bununla birlikte bir veteriner hekime muayene olması gerekiyor. Veteriner hekim öncelikle kedilerde sık görülen uyuz, alerji, yağlı cilt tümörü, sekresyon bezi sorunları, kedi cüzzamı gibi hastalık olasılıklarına bakar. Bu rahatsızlıkların olmadığı belirlendikten sonra kedi aknesi tanısı koymak daha doğru olur.

Hekiminiz tüy diplerinde bulunan mantar gibi sorunları görmek için kazıntı alabilir, mantar kültürü yapabilir, hücreleri mikroskop yardımıyla detaylı olarak inceleyebilir. Belli durumlarda kedi aknesi tanısı koyulmadıysa ilgili bölgeden kedinize acı vermeden bir biyopsi ile örnek alınır ve bu örnek laboratuvar ortamında incelenir. Kedi aknesi tanısı koyulduktan sonra veteriner hekim gerekli tedavi planını oluşturacaktır.

Kedi Aknesi Tedavisi Nasıl Olur?

Kedi aknesi tedavisinin ilk aşaması enfekte olan bölgenin antiseptik yardımıyla detaylı olarak temizlenmesidir. Bu yeterli olmazsa veteriner hekim hayvanlara özel geliştirilen antibiyotikleri kullanmanızı isteyebilir. Bununla birlikte yine veteriner hekiminizin önereceği  özel şampuanlarla kedinizi yıkayarak da aknenin temizlenmesini sağlayabilirsiniz.

Belirttiğimiz yöntemlerle kedi aknesini seyreltmek mümkün oluyorsa, bu süreçte ortalama 2-3 hafta içinde tedavi tamamlanabilir. Ancak akne sorunları bitmediyse ve kısa süre içinde tekrarlama durumu varsa kediniz için düzenli bir tedavi programı hayata geçirilir. Kedinizin cildinde ikincil bakteri enfeksiyonu varsa oral antibiyotikler verilebilir.Ayrıca  akne tedavi ve bakımı konusunda istediğiniz zaman veteriner hekiminizden tavsiye alabilirsiniz.  

Köpeklerin Düşünme Yetisi Bulunuyor Mu?

Köpekler yıllardır bizimle yaşayan, yeri geldiğinde en değerli arkadaşlarımızdan dahi daha değerli olan canlılardır. Bazen köpeklerinizin hiç tahmin etmediğiniz davranışlar gösterdiğini görebilirsiniz. Bu durum; köpeklerde düşünmeye yetisinin bulunup bulunmadığı konusunda düşünmenize neden olabiliyor. Yapılan araştırmalara göre köpeklerde gerçekten bir düşünme yetisinin olduğu tespit edilmiştir. Köpekler de aynı bizler gibi düşünüyorlar. Bu sayede insanlarla uzun süre beraber olup onlarla yoldaşlık edebiliyorlar.

İngiltere’de bulunan Sussex Üniversitesi, köpekler üzerine yaptığı araştırmalarda köpeklerin insanların söylemiş olduğu kelimeleri algılayabildikleri tespit edilmiştir. Yani; köpekler söylemiş olduğunuz bazı kelimeleri köpek düşünme gücü ile algılayıp arkasında bulunan duyguları anlayabiliyor. Bu durum sizler için garip gelebilir ancak gerçekten de olabilen bir şeydir. Bu konuda yapılan araştırmalar elbette ortaya bazı kanıtlar da çıkarmışlardır.

Köpeklerin Düşünceye Sahip Olduğunun Kanıtı

Yıllardır bilim insanları laboratuvarlarda köpekler üzerine çeşitli araştırma ve deneylerde bulunuyor. Bu zamana kadar yapılan çalışmalarda köpeklerin kendilerine ait düşünme ve karar verme yetilerine sahip olduğu görülmüştür. Eğer bir evcil hayvanınız varsa bunu sizler de test edebilirsiniz. Örneğin; köpeğinizin yanına giderek ona çok yakın zamanda çok uzaklara gideceğinizi söyleyin. Akabinde onun yanında bir valize eşyalarınızı toplamaya başlayın. Elinizde valiz ile kapıdan çıkın. Bu aşamada köpeğin düşünme yetisi devreye girecek ve peşinizden gitmesi konusunda onu uyaracaktır. Eğer gerçekten de gider, onu yanına almazsanız kalbi kırılıp size karşı olan sadakatinin azalmasına neden olabilirsiniz. Bu durumun bir şaka olduğunu ona göstermeli ve özür dilerek sevimli dostunuzla güzel bir gece geçirmenizi öneririz.

Köpeklerdeki IQ Seviyesi

Evcil hayvan olarak köpek edinmiş olan kişilerin en çok merak ettiği konulardan birisi de köpeklerin zekaya sahip olup olmadığıdır. Bu sorunun yanıtı kesinlikle EVET üzerinedir. Köpeklerin belirli bir zekaya sahip olduğunu, içgüdüleri ile hareket ettiklerini söyleyebiliriz. Köpeklerin neden havladıklarını hiç merak ettiniz mi? Havlama genellikle kendisini tehlikeli hissettiği durumlarda tepki olarak verilen bir eylemdir. İç güdü aracıyla alınan bu eylemin bir sınırı bulunmaktadır. Köpeğiniz sizi özlediğinde, size sinirlendiğinde, size sarılmak istediğinde, mutlu olduğunda, üzüldüğünde vermiş olduğu tepkiler tamamen zekası ile ilgilidir. Köpeklerin oldukça yüksek bir IQ oranına sahip olduğunu ve bizleri çok iyi anladıklarını söyleyebiliriz.

Köpekler üzerine yapılan araştırmalar hala devam ediyor. Yaşatmak İçin var olan veteriner hekimler bu işin en temel yapı taşlarını oluşturmaktadır. Köpeklerde düşünme yetisi olsa da asla bir insan gibi düşünemeyeceklerini bilmeniz ve anlamanız gerekiyor. Binlerce yıldır insanlarla beraber yaşayan köpekler, insanlar gibi gelişmiş düşünme yetisine sahip olmuşlardır. Günümüzden bin yıl sonra ise nasıl bir düşünce yapısına sahip olurlar gerçekten merak konusudur.

Evcil hayvanlarınız ile ilgili herhangi bir sorun yaşamanız durumunda mutlaka veteriner hekiminizden destek ve bilgi almanız gerekmektedir.

Kedi / Köpeklerde Tüy Dökülmesi ve Bakımı

Kafanızdaki soru işaretlerini gidermek amacıyla ve kedi ya da köpeğinizin tüy dökme sorunun önüne geçebilmek için alabileceğiniz önlemleri sizler için bir yazıda toplamak istedik.

Tüy Dökülmesi Nelerdir? Ne Zaman Görülür?

Tüylü dostlarımızın fizyolojik ve patolojik olarak bir çok sebepten tüy değişimi görülebilir.Fizyolojik olarak büyüme döneminde yavru tüylerin değişimi, mevsim geçişlerinde değişen tüy yapısı ve genel olarak az da olsa dökülecek tüyler normal kabul edilebilir. Fizyolojik ve patolojik dökülmesini ayırt edebilmek çok önemlidir. Bu ayrım da en önemli faktör hasta yakının gözlemi ve veteriner hekimi ile olan iletişimidir.

Patolojik sebepler; Paraziter kaynaklı , hormonal bozukluklar , viral bakteriyel enfeksiyonlar , stres durumları , alerjik reaksiyonlar ,beslenme bozuklukları , psikolojik değişimler , sık ve yanlış ürünlerle yıkama vb.  gibi durumlarda görülebilir. Bu noktada  önemli olan erken fark edebilmek ve Veteriner hekiminize mutlaka iletişime geçmektir.

Tüy Dökülmesini Nasıl Engelleriz?

Kedi ve köpeklerdeki tüy dökülmesini hiçbir zaman tamamıyla engelleyemeyiz. Fakat büyük ölçüde tüy dökülmesinin önüne geçebiliriz. Öncelikle tüy bakımı , düzenli taramak önem taşır . Rahat tarama yapabilmek için  yavru döneminde başlamak ve alıştırmak önemlidir. Yetişkin çocuklarda alıştırmak için  farklı yöntemler denenebilir. Örneğin öncelikle başlangıçta koklatıp etrafında bulunmasını sağlayabilirsiniz . Direk bir tarama yapmak yerine küçük bölgeler halinde irritasyon yaşatmadan sabırla düzenli olarak tekrar edilebilir veya farklı tarzda ürünler deneyebilirsiniz. Özellikle eldiven şeklinde ki ürünlerde alışma süreci daha rahat atlatılabilir. Sık yıkama yapmaktan kaçınılmalıdır. Tüy bakımı konusunda profesyonel destek almalı veya evde yapılacak uygulamalar konusunda iyi kalite ürünler kullanmalısınız. Dış parazit uygulamaları düzenli yapılmalıdır. Veteriner hekiminiz kontrolünde hekiminizden ulaşacağınız doğru ilaçlarla etkili tedaviye ve korumaya ulaşabilirsiniz.

Beslenme

Beslenme deri tüy sağlığı için en önemli etmenler arasındadır. Yavruluk döneminden itibaren yaşına ve kg uygun olan iyi kalite mamalarla beslemek önem taşır.  Fakat her iyi mama her çocuğa iyi gelecek gibi bir durum yok . Bireysel farklılıklar yaşanabilir ve doğru mamayı seçmeniz zaman alabilir. Bu konuda en sağlıklı ve sizin çocuğunuz için uygun olan  öneriyi veteriner hekiminiz muayenesinden sonra ulaşmanız mümkün olacaktır. Mama beslemesi dışında farklı beslenme şekilleri de  tercih ediyor olabilirsiniz. Bu gibi durumlarda da tam ihtiyacı karşılayabilmek vitamin mineral dengesini sağlayabilmek önemlidir. Veteriner hekiminiz kontrolünde devam etmek önereceği takviyelerle desteklemek önem taşır. Deri tüy sağlığı için uygun olan destek ürünlerde  dönem dönem  veya tedavi ve koruma süreciniz için kullanılabilir. Burda önemli olan doğru ve etkili olan ürünü seçebilmektir. Sonuç olarak, tüy dökülmesi her dönemde yaşayacağımız bir durumdur . Fizyolojik olarak yaşanan durumun aksine tüy dökülmesini fark ettiğinizde  veteriner hekime götürmeniz önemlidir. Böylece kapsamlı bir kontrol yaptırıp doğru tedaviyi almasını sağlayabilirsiniz. Ayrıca  derisinin ve tüylerinin bakımı konusunda istediğiniz zaman veteriner hekiminizden tavsiye alabilirsiniz.  

Ync Derma Cure ile deri ve tüy sağlığı desteklenir. Derinin yağ dengesi ve nemini korur, kolajen ve elastin üretimini destekler. Tüy köklerine sağlıklı kan akışını sağlayarak dökülmeyi azaltır, tüy yapısını güçlendirir. 

Ync Green Cure kedi ve köpek şampuanının içerdiği lipozomal teknoloji ile aktif bileşenlerin yıkama sırasında hızla deri altına nüfuz ederek uzun süreli etki oluşturmasına imkan tanır. Postbiyotik içerik, probiyotiklerin yararlı metabolitlerinin  deri rejenerasyonu oluşturması ve deri mikrobiyomunu yapılandırmasını sağlar.

 

Köpeğinizi Mutlu Edecek Doğru Kucaklama Önerileri

Bir köpekle büyüyebilmek ve evinizde bir köpek olması özellikle çocukluk döneminde birçok yönden avantajlı bir durumdur.  Evinizde size bağlı bir hayat arkadaşınız olması ve hayvanlara dokunarak büyümek gelişimi destekler. Aynı zamanda psikolojik olarak da her zaman zinde olmanızı sağlar. Hem sizin hem de köpeğiniz için onu tutma ve kucaklama biçiminiz önemlidir.
Köpeğinizi doğru kucaklarsanız hem zarar görmesine engel olabilir hem de sizinle daha sağlıklı bir bağlanma yaşamasını sağlayabilirsiniz.
Gelin, köpeği doğru kucaklama önerilerini sıralayalım;

Köpeğinizin Bacaklarının Hassas Olduğunu Unutmayın

Köpeklerin hızlı ve çevik hareket etmesini sağlayan bölümleridir. Özellikle yavru köpekler için bacakları her şeyleridir. Ancak köpeklerin bacakları havada asılı olduklarında vücut ağırlıklarını taşıyacak güçte değildir.  Köpekleri ön kollarından tutarak bebek gibi kaldırmak çok yanlı bir davranıştır.  Buna ek olarak köpeğinizi koltuk altlarından tutarak kaldırmanız da yanlış olacaktır.
Köpeğinizi göğsünden ve kalçasından destekleyerek kaldırmalısınız. Ön kollarından kaldırırsanız dirsek, omuz, ön parmak, omurga bölgesine bir güç uygulanır. Buna bağlı olarak ön kol ve omurgayı destekleyen kaslar zorlanır. Bu durumda ligament yırtılması, omuz ve dirsek çıkması, kemik ve kıkırdakların zarar görmesi söz konusu olabilir.

Köpeğinizin Acısını Dile Getiremeyeceğini Bilin

Köpeğiniz her ne kadar sizinle bir bağ kursa da bir acı hissettiğinde bunu dile getiremeyebilir.  Bazı köpekler bir durum onu rahatsız ettiğinde size bunu belli etmez.  Ağrı eşiği çok yükselmeden birçok köpek bir tepkide bulunmaz.  Köpeğiniz sızlanmaya ve homurdanmaya başladığı zaman rahatsız olduğunu unutmayın.
Köpeğiniz kaçınma, mücadele etme, göz kaçırma, dudaklarını yalama, gözlerinin akını gösterme ya da esneme gibi davranışlar gerçekleştiriyorsa anksiyete belirtileri olduğunu söyleyebiliriz.  Köpeğinizi rahatsız eden bir durum varsa bu belirtiler ortaya çıkacaktır. Bu durumları sezdiğinizde derdini anlamaya çalışın.

Köpeği Sıkıştırmak ve Ensesinden Kaldırmak Yanlıştır

Köpek sahiplerinin yaptığı hatalardan en önemlisi köpeğin sıkıştırılması ya da ensesinden farklı yollarla kaldırılmaya çalışılmasıdır.  Anneleri küçüklüklerinde köpeklerinizi o şekilde taşısa da büyümeye başladıklarında bu taşıma şekli yanlıştır.  Bir süre sonra köpekleriniz ensesinden kaldırıldığında rahatsız olmaya başlayacaktır.
Köpeğinizin Sizi Sebepsiz Yere Isırdığını Düşünmeyin
Köpekler bazen insanları ısırabilmektedir. Hatta bazen köpek sahipleri sebepsiz yere köpeklerinin kendilerini ısırdıklarını dile getirmektedir.  Ancak köpeğinizin sizi hiçbir sebep yokken ısırdığı doğru bir düşünce değildir.  Köpekler her ne kadar sadık canlılar olarak bilinse de onları rahatsız eden bir durum olduğunda ve artık sabırları kalmadığında ısırma fonksiyonuna başvurabilirler.

Köpeğinizin Boyuna Göre Doğru Tutuşu Deneyin

Köpeğinizin boyuna göre farklı tutuş teknikleri kullanabilirsiniz. Köpeğiniz 12 kilo altında küçük yapılı bir canlıysa bir kolunuzu göğsünün altına, bacaklarının arasına yerleştirerek, bu kolunuzun eliyle arka tarafını kavrayarak göğsünüz ile kolunuz arasına sıkıştırarak taşıyabilirsiniz.
Orta boylu 18 kiloya kadar bir köpeğiniz varsa bir kolunuzu kaldıraç görevinde olacak şekilde arka bacaklarının arasından geçirdikten sonra diğer kolunuzu da ön bacaklarının arasından geçirin. Sonrasında göğsünüze sabitleyerek köpeğinizi taşıyabilirsiniz. Köpeğinizi bu durumda destekleyerek rahat durmasını sağlayabilirsiniz.

Hayvan coronavirüsleri, gündemdeki insan coronavirüsleri hakkında bize neler söyleyebilir?

Dünya sürekli yeni hastalıklar ile tanışıyor. Çok genel bir tahminle, insanlarda her 8 ayda bir yeni bir hastalığın ortaya çıktığı söylenebilir (bu sayı hayvanlar arasında daha fazladır).

2008 yılında Bileşik Krallık Hükümeti “Geleceğe Bakış Programı” kapsamında, ortaya çıkabilecek yeni ve kritik hastalıkların tehdit potansiyellerini araştırmıştır.1,2 Özellikle ciddi olduğu değerlendirilerek 8 kategoriye ayrılan bu hastalıklar arasından 3 tanesi, mevcut SARS-CoV-2 (severe acute respiratory syndrome coronavirus-2; şiddetli akut solunum sendrom coronavirüsü-2) pandemisine işaret etmekte idi (bu 3 kategori: yeni hastalıklar, zoonoz enfeksiyonlar ve akut solunum sistemi hastalıkları başlıklarını taşıyordu).1 Global seyirli hastalıkların başarı ile kontrol altına alınabilmesi bir dizi faktöre bağlıdır. En yaygın doğal kontrol altına alma mekanizması, popülasyondaki yeterli sayıda bireyin infeksiyona karşı bağışıklık kazanması ile gerçekleşir (sürü ya da kitle bağışıklığında olduğu gibi). Ancak unutulmamalıdır ki patojen organizmanın mutasyona uğraması (influenza virüslerinde sık sık olduğu gibi) ya da konakçı bağışıklığının baskılandığı durumlarda, sürü bağışıklığı mekanizması gerçekleşemez. Sürü bağışıklığını bireyleri aşılayarak hızlandırmak mümkündür. Ancak yeni bir hastalık söz konusu olduğunda; bu aşıları geliştirmek, ön testlerini yapmak ve organizasyon kurarak etkin bir aşı üretimine başlamak, salgının ilk dalgasını kırabilecek kadar kısa sürede yapılamaz. Dolayısıyla, şu an SARS-CoV-2 salgını ile karşı karşıyayız ve hastalığı öngörülere dayanan ancak bilinçli kararlar vererek kontrol altına almak zorundayız. Bu yüzden virüsün patolojisini, epidemiyolojisini, viral saçılma modellemelerini ve konakçı dışına çıkan virüsün hayatta kalma özelliklerini anlamamız gerekiyor.

Coronavirüsler

Coronavirüsler zarflı, tek-sarmallı ve pozitif kutuplu RNA virüsleridir. İnsan, çiftlik hayvanları ve pet hayvanları gibi geniş çeşitlilikte canlı türlerini enfekte edebilirler. Bu virüsler nokta mutasyonları ve rekombinant olayların kümelenmesi sayesinde hayat bulan sıra dışı bir genetik esnekliğe (plastisite) sahiptir. Bu genetik varyasyon kudreti virülansın artması, farklı dokulara tutunabilme ve/veya geniş bir konakçı dağılımına sahip yeni viral suşların ortaya çıkmasından sorumludur. Günümüzde coronavirüsler, Alfacoronavirüs, Betacoronavirüs, Gammacoronavirüs ve Deltacoronavirüs (Kutu 1) olmak üzere 4 cins altında klasifiye edilir. Birçok alfa ve betacoronavirüsler yarasalardan köken alırken; gamma ve deltacoranavirüsler daha çok kuşlardan köken alma eğilimindedir. Coronavirüslerin ilk kez ortaya çıkışının MÖ 8000 yıllarında olduğuna dair bir tahminde bulunulsa da bazı modellemelere göre yarasa ve kuş türleri ile uzun sürelerden beri birlikte yaşadığına dair deliller nedeniyle, 55 milyon yıl öncesinde ortak atalarının bulunduğu düşünülmektedir.3 O yıllardan bu yana düzenli olarak yeni coronavirüsler ortaya çıkmıştır ki bunların önemli bir bölümünün ortaya çıkışı geçtiğimiz yüzyılda meydana gelmiştir. Örneğin sığır coronavirüsü ile köpek respiratorik coronavirüsünün 1950’li yıllarda ortak bir atadan ayrılarak ortaya çıktığı4, SARS-CoV’un ise 1986 yılında bir yarasa coronavirüsünden köken aldığı bilinmektedir.

Köpek respiratorik coronavirüsleri (Canine respiratory coronavirus-CRCoV) SARS-CoV-2’ye benzer olarak, köpek respiratorik coronavirüsleri (CRCoV) de bir betacoronavirüstür ve etkenin keşfedilişinin hikâyesi gündemimizi oluşturan SARS-CoV-2 pandemisi ile bazı paralellikler gösterir. 2000’li yılların başlarında, Londra’daki bir köpek barınağında, bir dizi köpeğin ölümüyle sonuçlanan akut, bazen de perakut seyirli solunum sistemi hastalıkları izlendi. Salgın şeklindeki bu durumun neden bu kadar hızlı ve yaygın seyrettiği ve neden “kennel cough” aşısı yapılmış köpeklerin de hastalandığı sorularına yanıt bulmak için bir araştırma başlatıldı. Araştırma neticesinde mevcut duruma, genetik olarak alfacoronavirüs cinsine ait enterik köpek coronavirüsünden farklı yeni bir coronavirüsün (CRCoV) yol açtığı keşfedildi. Hem virüs hem de virüse karşı gelişen antikorlar için sırasıyla PCR ve ELISA teknikleri kullanılarak CRCoV için hızlı teşhis testleri oluşturuldu. Bu testler, hem barınakta yaşamakta olan hem de barınağa dışarıdan getirilen köpekler arasında hastalığın epidemiyolojisini anlamamıza yardımcı oldu. İlerleyen günlerde bu testler aracılığıyla diğer barınaklardaki hastalık durumunun ortaya konulması yanında hastalığın nasıl şekillendiği ve klinik önemi gibi bilgiler de elde edildi.7 CRCoV’un hem hava örneklerinde hem de köpek kulübelerindeki su kapları ile oyuncaklarda bulunduğu anlaşıldı. Virüsün bu tür yüzeylerden izole edilmesi beklenmedik bir durumdu. Bu yüzden barınaktaki temizlik işlemleri yeni biyogüvenlik önlemleri dâhilinde değiştirilerek virüsün barınaklar arasındaki enfeksiyöz yükünün düşürülmesi sağlandı.8 Köpeklerde CRCoV enfeksiyonu sırasında hem burun mukozaları hem de trachea’da hafif yangısal değişiklikler patolojik olarak izlenir.9 Solunum yollarındaki yüzeysel ciliar yapılarda da hasar şekillendiği; CRCoV ile enfekte tracheal organ kültürlerinde, hücrelerin lateks uzaklaştırma yeteneğini kaybettiğinin gözlenmesi ile anlaşıldı.10 Clialarda tespit edilen bu tür hasar, üst solunum yollarının hafif hastalanmasına yol açan respiratorik coronavirüs enfeksiyonları ile ortak bulgudur. Bununla birlikte, bu tür hasar, sekonder mikrobiyal enfeksiyonların hava yollarının daha derinlerine penetre olmasına ve daha şiddetli seyreden olgularda pnömoni gelişmesine aracılık eder.

Örneğin, yapılan araştırmalara göre CRCoV ile enfekte köpeklere, Bordetella bronchisepticum veya köpek mikoplazması ile deneysel inokülasyonlar yapıldığında klinik belirtilerin belirgin olarak şiddetlendiği ortaya kondu. Nitekim gerçek klinik vakalarda, başka bir enfeksiyon ile komplike olmamış CRCoV enfeksiyonlarının hafif seyrettiği ve çok hızlı çözüldüğü; ancak sekonder enfeksiyonların klinik belirtilerin şiddetlemesine yol açtığı belirlendi. Bu durum, mevcut SARSCoV-2 pandemisi için de geçerli olabilir

Hayvanlardaki diğer coronavirüsler;

CRCoV üzerine yapılan araştırmaların SARS-CoV-2 gibi yeni ortaya çıkan coronavirüsler hakkındaki anlayışımıza yapabileceği katkılara ek olarak, diğer hayvan coronavirüsleri ile ilgili araştırmalar da yararlı bilgiler sunabilir: • Kanatlıların enfeksiyöz bronşitis virüsü, ilk tanımlanmış coronavirüstür,11 ve halen dolaşımdaki diğer coronavirus suşlarının birçoğu ile kayda değer düzeyde genetik farklılığı söz konusudur. Diğer coronavirüslerde olduğu gibi aerosol yoluyla çok hızlı bulaşır ve etkili suşa göre değişmekle birlikte aşılanmamış sürülerde yüksek oranda mortaliteye (%60’dan fazla) yol açabilir. Etkili aşıları mevcuttur ki aşı geliştirme sürecinden elde edilen bilgiler, SARS-CoV-2’ye karşı yapılmakta olan aşı çalışmalarına temel oluşturabilir. • Son yıllarda, domuzların hemaglütinasyon yapan ensefalomyelitis virüsü ile epidemik domuz diyaresi virüsünün İtalya’da domuz sürüleri içinde sinsice dolaşmakta olduğu belirgin hale gelmiştir.12 Hatta bu iki virüsün, domuzların diğer bir coronavirüsü ile (bulaşıcı gastroenteritis virüsü) rekombinasyon oluşturduğuna dair deliller bulunmuştur. Bu bilgi, domuz popülasyonu içinde her an yeni virüslerin ortaya çıkabileceğini ve zorunlu takip çalışmalarının gerekli olabileceğini akla getirmektedir.

İnsanlarda SARS-CoV-2’nin teşhis edilmesi;

229E, NL63, OC43 ve HKU1 insan coronavirüsleri, hafif soğuk algınlığı belirtileri ile ilişkilidir. Bu 4 virüs, insan popülasyonu içinde sürekli dolaşım halindedir ve çoğunlukla tespit edilmeyen olgular halinde seyreder. Bu nedenle, SARS-CoV-2 için geliştirilen herhangi bir teşhis testinin, SARS-CoV-2’yi bu diğer koronavirüslerden doğru bir şekilde ayırt etmesi gerekir. Savunmasız insanların yeniden serbestçe dolaşmasına izin verebilecek stratejilerin geliştirilmesi sadece hassas testlerin yardımıyla mümkün olacaktır. SARS-CoV-2’li insanlar için spesifik bir antikor testi geliştirmedeki mevcut gecikme, diğer insan koronavirüslerine çapraz reaktiviteye zemin hazırlayabilir. Diğer taraftan, bu yakından ilişkili virüslerin bir miktar çapraz koruma vermesi de mümkündür ki bu durum, SARS-CoV-2’ye karşı bireyler arasında gözlenen duyarlılık farklılıklarını açıklayabilir.

Hayvanlarda SARS-CoV-2 enfeksiyonu;

SARS-CoV-2, 2019 yılının sonlarına doğru izole edilebildi. Ancak bu virusun hayvan rezervuarları hakkındaki bilgiler henüz çok netleşmedi. Spekülatif düzeyde birkaç hayvan türünün adı anılıyor olsa da, bir hayvanın insan enfeksiyonları için rezervuar olarak atanabilmesi ve buna bağlı stratejik adımların atılabilmesi ancak doğrulanabilir bilimsel kanıtlar ile mümkündür.13 Karıncayiyenlerin (pangolin) bu enfeksiyon için bir ara konak olabileceği ancak bir rezervuar olamayacağına işaret eden sınırlı kanıt vardır. Karıncayiyen betacoronavirüsü ile SARS-CoV-2 arasında bazı benzerlikler olması, SARS-CoV-2 için henüz tespit edilememiş rezervuarın bu hayvanlar olduğu yargısı için yeterli değildir. Bununla birlikte, SARS-CoV-2 ile yarasaların SARS-benzeri coronavirüsü (BAT-CoV RATG13) arasında %96 düzeyinde genetik homoloji tespit edilmesi, yarasaların rezervuar hayvan olduğu yönünde ikna edici bir kanıttır.14 Muhtemelen daha önemli sayılabilecek başka bir bilgi Çin’deki Harbin Veteriner Araştırma Enstitüsünden geldi. Burada yapılan araştırmada, kedi ve dağgelincikleri deneysel olarak SARS-CoV-2 ile enfekte edilmiş ve sonrasında virüsün, inoküle edilmiş kedilerden hiç inokülasyon yapılmamış kedilere bulaştığı ortaya konmuştur.15 Ancak, söz konusu çalışmada burun yolundan yapılan inokülasyonun çok yüksek dozda (105 plakoluşturucu ünite) gerçekleştirildiği ve benzer sonuçların doğal enfeksiyon koşulları için de geçerli olup olmayacağı belli değildir. Çalışmada kullanılan hem kedi hem de dağgelinciklerinde, viral replikasyon sadece üst solunum yollarında şekillenmiş, alt solunum yolu ve diğer organ sistemlerinde izlenmemiştir. Deneysel olarak burun içi inokülasyon uygulanan köpeklerde, virüsün zayıf düzeyde tutunabildiği; domuz, tavuk ve ördeklerin ise duyarlı olduklarına işaret eden bir kanıt bulunmadığı gösterilmiştir. ABD’deki Bronx hayvanat bahçesinde yaşayan 1 kaplan ile 5 aslanda SARS-CoV-2 enfeksiyonu tespit edildiğine yönelik son raporlar oldukça ilginçtir. Bu raporlar, kedilerin SARS-CoV-2 ile enfekte olabileceğini ve diğer kedilere de bulaştırabileceğini gösteren Harbin araştırmasını, sadece kediler arasındaki bulaşma yönünden değil, kedilerin virüsü insanlara da bulaştırma olasılığını gündeme getirmesi bakımından da dikkate almamızı sağlamalıdır. Dolayısıyla, bu olasılığı araştırmak için yeni deneysel ve sahaya yönelik epidemiyoloji çalışmalarının acilen desteklenmesi gerekmektedir.

Sonuç;

Coronavirüsler insan dâhil birçok canlı türünde dolaşım halindedir. Çok hızlı bulaşırlar (özellikle aeresol yoluyla) ve ciddi hastalık tablolarına yol açabilirler. RNA virüsü oldukları için hızlıca mutasyona uğrayabilirler ve hatta diğer coronavirüsler ile rekombine olarak yeni nesil virüslerin ortaya çıkmasına neden olabilirler. Ayrıca, domuz coronavirüslerinde -ve bir dereceye kadar SARS-CoV-2 pandemisinde- gözlemlendiği gibi popülasyonlar arasında sinsice yayılabilirler. Hayvan coronavirüsleri ile uğraşları neticesinde elde ettikleri uzun vadeli deneyimleri göz önüne alındığında veteriner hekimler; SARS-CoV-2’nin orijininin ve yayılımının daha iyi çözümlenmesi yanında, etkili aşıların ve antiviral ilaçların geliştirilmesine yönelik gelecekteki araştırmalara rehberlik etmeye yardımcı olacak yegâne konumdadırlar.

Joe Brownlie, Emeritus Prof., Royal Veterinary College, Hatfield, UK 

16.04.2020 tarihinde İngiltere’de yayınlan bilimsel makalenin Sn .Emekli Prof.Dr.Sırrı Avki hocamızın orijinal çevirisidir.